ALİ ŞUURİ (Koca Müftü)
(d.
? –ö.1281-1864)
Ali Şuurî Efendi
ondokuzuncu yüzyıl ortalarında Balıkesir ve çevresinde başlayan bilimsel
alandaki modernleşme hareketinin öncü isimlerinden birisidir. Gerek yazdığı
eserler, gerek Balıkesir’in imarına yönelik çalışmaları, gerekse yetiştirdiği
öğrenciyle Balıkesir’de etkili bir şahsiyettir. O, öğrenim hayatının önemli bir
bölümünü İstanbul medreselerinde geçirmiş, burada öğrendiklerini belirli ölçüde
Balıkesir’de uygulama imkânı elde etmiştir. Böylece Ali Şuurî ve onun
yetiştirdiği öğrencilerin çalışmaları sayesinde Balıkesir’de fikrî Tanzimat’ın
ilk tohumları atılmıştır.
Ali Şuurî Balıkesir’deki
yenileşme hareketleri açısında oldukça önemli bir yere sahiptir. Çalışmalarını
taşra kabul edilen bir vilâyette sürdüren bu yenilikçi medrese hocası, İstanbul
dışında yaşayan diğer bilim ve kültür adamlarından pek çoğu gibi, ölümünden
sonra ihmal edilmiş, doğup büyüdüğü ve ömrünü adadığı Balıkesir’de dahi -bir
ilköğretim okuluna adının verilmesi dışında- unutulmuştur. Bu makalede Ali
Şuurî Efendi’nin hayatı ve yetişme çevresi hakkında eldeki kaynaklar ölçüsünde
bilgi verilecek, eserleri ile Balıkesir’in imarına yönelik çalışmaları kısaca
tanıtılacaktır.
1. Hayatı ve Yetişme Çevresi
Ali Şuurî Efendi ondukuzuncu yüzyılın birinci yarısında yetişmiş, yüzyılın ortalarından itibaren eserlerini vermiştir. Onun hayatını Bursalı Mehmet Tahir’in Osmanlı Müellifleri ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Balıkesir’de öğretmenliği esnasında yazdığı Karesi Meşahiri başlıklı eserlerden takip edebiliyoruz. Ayrıca Ali Şuuri’nin bizzat yazdığı eserleri ve yaptırdığı binaların kitabelerinde de onun hayatına dair bazı bilgiler vardır.
Uzunçarşılı’nın verdiği
bilgilere göre, Ali Şuurî Efendi’nin büyükbabası Mehmet Efendi Hicaz’da Vadi-i
Fâtıma’dan Anadolu’ya göç etmek suretiyle Balya nahiyesinin Akbaşlar köyüne
yerleşmiştir[1]. Bu göç 18. yüzyılın
ikinci yarısında Arabistan yarımadasında başlayan Vahhabî İsyanlarından ve bu
isyanlardan dolayı Arabistan’da yaşayan Türklerin rahatsız olmasından
kaynaklanmış olmalıdır. Bununla beraber Anadolu’ya böyle bir göçün olup
olmadığına ve eğer gerçekleşmişse bu yer değiştirmenin münferit mi yoksa toplu
bir göç mü olduğuna dair herhangi bir kayıt bulamadık.
Günümüzde Balıkesir’e bağlı
bir ilçe olan Balya o zamanlar Biga kazası kadılığına bağlı küçük bir nahiye
merkeziydi[2].
1842’den sonra yapılan muhtelif değişikliklerle Soma ve Gönen ile birlikte
Balya da Bergama kazasına bağlandı[3].
1869’da Bergama’nın Karesi’den ayrılarak Manisa’ya bağlanmasından sonra
muhtemelen Balya da Karesi Sancağına bağlanmıştır. Şemseddin Sami’nin Kamus’l
Âlâm’da verdiği bilgiye göre Balya, 1881’de teşkil edilen Hüdâvendigâr
(Bursa) vilâyetinin Karesi (Balıkesir) sancağına bağlı küçük bir nahiye
merkezidir. Balıkesir’in 45 kilometre kuzey batısında yer alan Balya’nın hemen
tamamında Müslüman nüfus ikâmet etmektedir[4]. İşte
Ali Şuurî Efendi’nin dedesi Mehmet Efendi, Arabistan’dan gelip böyle bir ilçeye
yerleşmiş, burada evlenmiş ve Balya’ya bağlı Akbaşlar köyünde imamlık yapmak
suretiyle geçimini sağlamıştır[5].
Mehmet Efendi daha sonra
Akbaşlar köyünden ayrılır ve Balıkesir’e yerleşir. Burada Ali adlı oğlundan,
Şuurî Efendi dünyaya gelir. Ancak Mehmet Efendi’nin Balıkesir’e ne zaman ve
niçin geldiği, Şuurî Efendi’nin hangi tarihte doğduğu, hatta küçük Şuurî’nin
Balya’da mı yoksa Balıkesir’de mi doğduğu da tam olarak bilinmemektedir. Manzum
Lügat kitabının başlangıç bölümünde Ali Şuurî Efendi, silsilesini şöyle ifade
eder:
Pes andan bu esîm-i
cürm-i bîhad
Aliyy-i bin Aliyyi bin
Mehemmed[6]
Bu beyitten
Ali Şuurî Bey’in Mehmet oğlu Ali oğlu Ali olduğunu anlıyoruz.
Şuurî Efendi çocukluğundan
itibaren zekâ ve yeteneğiyle çevresinin dikkatini çekmiştir. Civardaki varlıklı
kişiler –bunların kimler olduğu belli değildir- Ali Şuurî’nin eğitimini
tamamlamasına yardımcı olmuşlardır. Ali Şuurî ilk eğitimini Balıkesir’de mektep
hocalığı yapan Susurluklu Hoca Mehmet Efendi’den almıştır. Bu arada dedesi
Mehmet Efendi’den de dersler aldığı bilhassa Arapça’yı dedesinden öğrendiği
kolaylıkla tahmin edilebilir. Ali Şuurî Efendi daha sonra hocasının yardım ve
teşvikiyle İstanbul’a gitmiş ve orada Denizlili Yahya Efendi ile zamanın
tanınmış alimlerden Akşehirli Ömer Efendi’den eğitimini tamamlayarak icâzetnâme
almıştır[7].
Uzunçarşılı’nın Kitab-ı
Sicill-i Rical-i İlmiyeye dayanarak verdiği bilgiye göre, Şuurî Efendi
1259’da Mûsile-i Sahn-ı Canbariye, 1257’de ve altmışlı yılların başında Nişancı
Paşa-yı Cedid ve 1268’de Ma’lul-zâde Medresesi müderrislikleri payesine
ulaşmıştır[8].
Eğitimini tamamladıktan sonra Balıkesir’e dönen Ali Şuurî Efendi, çalışmalarını
burada medrese hocası olarak sürdürmüştür. Bilhassa Alaybeyi Medresesinde çok
sayıda öğrenci yetiştirmiş, pek çok öğrenciye icazetname vermiştir. Yeniliğe
açık olması ve hayırseverliği ile kısa sürede çevrenin dikkatini çeken Şuurî
Efendi, bu özellikleri sayesinde Balıkesir İl Müftülüğüne seçilmiştir.
Şuurî Efendi’nin bu göreve
ne zaman atandığı ve bu görevde ne kadar kaldığı kesin olarak bilinmemektedir.
Bununla beraber Balıkesir il müftüleri üzerine bir araştırma yapan Muharrem
Eren, Ali Şuurî’nin terfi tarihlerini dikkate alarak, O’nun İl Müftüğüne
1266’da (1850) seçildiğini ileri sürmektedir. Yine aynı araştırmacı Şuurî
Efendi’nin bu görevi 15 yıl yürüttüğünü ifade eder[9].
Ancak Hoca’nın terfî tarihleri dikkate alınarak ileri sürülen bu tarihler
tamamen bir tahminden ibarettir ve kesin değildir. Bununla beraber bütün
kaynaklar Ali Şuurî’nin Balıkesir’de müftülük yaptığı ve Koca Müftî[10]
unvanıyla anıldığı konusunda birleşirler.
Ali Şuurî Efendi’nin ölüm
tarihine dair de çelişkili ifadeler vardır. Bursalı Mehmet Tahir, Şuurî
Efendi’nin ölüm tarihini 1285 olarak verir[11].
Araştırmacı söz konusu tarihin hicrî mi yoksa Rumî tarih mi olduğunu
belirtmemiştir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise 1258 yılını vefat tarihi olarak
göstermektedir[12]. Büyük olasılıkla maddî
bir hatadan kaynaklandığını tahmin ettiğimiz bu tarihin Ali Şuurî’nin ölüm
tarihi olması mümkün değildir. Çünkü aynı araştırmacı Ali Şuurî’nin 1257-1268 tarihleri
arasındaki bilimsel rütbelerini de vermektedir. Ali Şuurî’nin ölüm tarihi
hakkında en doğru fikri Ali Şuurî Efendi İlköğretim Okulunun karşısında bulunan
mezar taşı kitabesi vermektedir. Söz konusu kitabe şöyledir:
Çün ecel geldi âna olmaz
aman
Cürmünü afv eyle ya
Rabb’ül-Menam
Mağfiret kıl olmasın
hâli yaman
Mazhar-ı nûr-ı şefaat
kıl her zaman
Merhum Hacı Es’Seyyid
Müftî Ali Şuurî
Efendinin ruhiyçün
Fatiha
Sene 1281, Muharrem
Bu kitabeye
göre Ali Şuurî’nin 1281’de öldüğü anlaşılmaktadır. Bu tarih eğer hicrî tarih
ise milâdî takvime göre 1864 yılına karşılık gelmektedir.
2. Çalışmaları
Balıkesir kültür tarihinde ayrı bir yeri olan. Şuurî Efendi’nin çalışmalarını üç grupta toplamak mümkündür.
2.1. Kitapları
2.1.1. Kâşife: Ali Şuurî’nin bu eseri Kitab-ı Kâşife adını taşımaktadır. Eserin yazma nüshalarından biri Balıkesir Müftülük Kütüphanesinde 1701 numarada kayıtlıdır. Ta’lik yazı türü ile yazılmıştır. Çift sütun halinde olan eser 21x16 cm. boyutlarında olup 120 sayfadan ibarettir. Tamamı Arapça olarak yazılmış olan bu eser tasavvuf ve kelâm bilimine aittir. Uzunçarşılı’nın ifadesiyle Hoca’nın “kudret-i fikriye ve ilmiyesine delil olan Kâşife bir başlangıç, yedi bölüm ve bir sonuçtan oluşur. Eserin birinci bölümünde Cenab-ı Hakk’tan, ikinci bölümünde Hakikat-i Muhammediyeden, üçüncü bölümünde Ceberut Âleminden (Allah’ın kesin gücü), dördüncü bölümünde Melekler aleminden, beşinci bölümünde insanlar âleminden, altıncı bölümünde Şehâdet âleminden, yedinci bölümünde insandan, sonuç kısmında ise âlemlerin yaratılış amacından söz edilir. Kâşife’nin elimizdeki fotokopisinin son sayfasında 1266 tarihi bulunmaktadır. Söz konusu tarih hicri tarih ise Ali Şuûri Kâşife başlıklı eserini 1850’de yazmış olmalıdır[13].
2.1.2. Lugat-ı Subha-yı Sıbyan: Bu eser çocuklar için yazılmış manzum bir sözlüktür; basılmıştır. Ancak söz konusu kitabı henüz görme imkânımız olmadı.
2.1.3. Vakfiye: Ali Şuurî Efendi’ye ait olan bu vakfiye 21 Cemaziyelahir 1278 (24 Aralık 1861) tarihlidir. Vakfı Mehmet Şükrü onaylamıştır. Vakıf Balıkesir’in Sahanhisar mahallesinde inşa edilen 26 odalı medrese olup, çarşıda bedestende bir ev, 2 dükkan, garp kapısında bezzaz dükkanı, 2 adet terzi, bir adet berber dükkanı vb. vakfedilmiştir[14]. Vakfın Mütevelli heyetinde şu isimler yer alır: Hacı Kaya Medresesi Müderrisi Mükerremetli Yusuf Efendi, Rif’atlü Hüseyin Efendi, Kolağası Futuvvetlü İsmail Efendi, Fi’l Asl Akçaköylü Beyi Hacı Yusuf Bey, Çarşı Ağası Hacı Osman Ağa, Tüccârân-ı Çengelzâde Ali Efendi, Gerzâde Mükerremetlü Ali Efendi, Kayacıklı Mükerremetlü Hamza Efendi, İçellizâde Mükerremetlü Mehmet Efendi, Kayalarlı Mükerremetlü Mehmet Efendi, Yağcılarlı Mükerremetlü Ali Efendi, Yıldırım Müderrisi Mükerremetlü Ethem Efendi, Mükerremetlü Suud Efendi, Kuzalâ Zaza Mükerremetlü Mehmet Efendi, Çorazâde Mükerremetlü Mehmet Efendi, Keskinzâde Mükerremetlü Hacı Halil Efendi, Mükerremetlü Fahrettin Efendi, Muhzırbaşı Hüseyin Ağa, .........Ali Ağa ve gayri himem mine’l-Müslimîn[15].
2.2. Balıkesir’in İmarına Yönelik Çalışmaları
2.2.1. Darü’n Nafiye Medresesi: Şuurî Efendi bilindiği gibi İstanbul’da Hamidiye Medresesinde eğitim görmüştü. Balıkesir’e döndüğü zaman burada Darü’n-Nafiye medresesini inşâ ettirmiştir. Bu medrese İstanbul’daki Hamidiye Medresesinin küçük bir benzeridir. Söz konusu Medresenin kitabesinden anlaşıldığına göre eser 1268 (1852) yılında yapılmıştır. Darü’n-Nafia Medresesinin binası 1897 Balıkesir Depreminde tamamen yıkılmış ise de söz konusu medrese 1904’te yeniden inşa edilmiştir. Medresedeki eğitim-öğretim faaliyeti medreselerin kaldırılışına kadar devam etmiş olmalıdır. Cumhuriyet devrinde ise Medresenin Yerine Ali Şuurî Efendi İlköğretim okulu yaptırılmıştır. Darü’n-Nafiye Medresesinin birinci ve ikinci yapılışına ait kitabeler bu okulun giriş kısmındadır.
2.2.1. Kütüphane: Ali Şuurî Efendi Darü’n-Nafia Medresesinin Karşısına bir kütüphane yaptırmıştır. Baltacıoğlu’nun ifadesiyle Kütüphaneye bir çok “kütüp-i nefîse” ihda etmiştir[16]. Ali Şuurî Efendi Kütüphanesi yine Balıkesir depreminde yıkılmış ve bir daha yapılamamıştır. Kütüphanedeki kitaplar Mutasarrıf Ömer Ali Bey tarafından yaptırılan Hamidiye Kütüphanesine devredilmiştir[17].
Bunların dışında Ali Şuurî
Efendi Balıkesir’deki pek çok Şadırvanı ve sı yollarını tamir ettirmiş, ayrıca
Balıkesir Lisesi karşısında bir mescit ve bir çeşme yaptırmıştır. Balıkesir’in
imarına yönelik bu çalışmalar büyük olasılıkla Şuurî Efendi’nin müftülüğü
döneminde yapılmış olmalıdır.
2.3. Eğitim Çalışmaları
Ali Şuurî Efendi her şeyden önce bir eğitimcidir. Balıkesir’de pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Bu öğrencilerden bir kısmı gerek Balıkesir, gerekse Türkiye genelinde tanınmıştır. Ali Şuurî Efendi’den ders gören başlıca Balıkesir’li hocalar şunlardır:
2.3.1. Kadızâde Hacı Mustafa Efendi: Sındırgılıdır. Şuurî Efendi’den icazet almıştır. Bir süre Mekke civarında yaşamıştır. Oldukça çalışkan bir kişi olan Hacı Mustafa Efendi icazet verme yetkisine de sahiptir. Balıkesir’de Alaybeyi Medresesinde müderrislik görevinde bulunmuştur.
2.3.2. Ülfetî Mustafa Efendi: Balıkesirlidir. Zarif ve hazır cevap bir zattır. Biga müftülüğü görevinde bulunmuş ve bu görevdeyken vefat etmiştir. Ayrıca şiir ile de meşgul olmuştur. Mecmua-yı Eşarı olduğu belirtilmektedir.
2.3.3.Yağcılarlı Ali Efendi: Şuurî Efendi’nin değerli öğrencilerinden biridir. Yıldırım Beyazıt Medresesinde müderrislik yapmıştır. Uzun süre Balıkesir’de Meclis-i İdare Azalığından bulunmuş olan Ali Efendi de icazet verme yetkisine sahiptir.
2.3.4. Emir Ahmet Sadi Efendi: Edremit ve çevresinde Emir Hoca unvanıyla anılan Ahmet Sadi Efendi, Havran’da doğmuştur. Ali Şuurî’den icazet alan diğer bir hocadır. 1305’te Edremit Müftülüğüne seçilmiştir. Cevdet Paşa gibi ondokuzuncu yüzyılın en büyük alimlerinden birinin takdirine uğrayan Sadi Efendi, İstanbul’a gittiği zaman kendisinden bir çok kişi istifade etmeye çalışmıştır[18]. Enamil’ül Resâil başlıklı Kelâm ilmi üzerine bir kitabı ile bunun şerhi olan Delâil’ül- Mesail ve her ikisinin tercümelerinden oluşan Hamail’ül- Mesail başlıkları altında üç eseri vardır. Bu eserlerin tamamı basılmıştır. Ayrıca şairlik yönü de bulunan Ahmet Sadi’nin 1284’te basılmış olan Gülzâr-ı Sadî başlıklı bir divanı vardır.
Bunların dışında Ali Şuurî Efendi’nin başka öğrencileri de olduğu muhakkaktır. Heyet, hendese, hesap ve coğrafyayı bilen, bunların önemini iyi anlayan ve takdir eden bir zattır. O bütün bu özellikleriyle On dokuzuncu asır ortalarında Balıkesir’de başlayan modernleşme hareketinin öncülerinden biri sayılmaktadır. Aynı zamanda Hüsn-i Hatt sanatında da ustadır. Zağnos Paşa Camiindeki yazılardan bazıları Ali Şuurî’ye aittir. Verdiği icazetnâmelerde nureddin, seyfeddin gibi usulleri icat etmiştir. Hac vazifesi için Mekke’ye gittiği zaman Nakşibendi Tarikatından Mehmet Can Abdullah Efendi’ye intisap etmiş ve hilâfet almıştır. Ayrıca Kadiriye tarikatına da mensuptur. Habibe Hatun ile evli olan Ali Şuurî Efendi’nin torunlarından Avni Kaya Sağlıkçı Balıkesir Belediye Başkanı olarak uzun yıllar Balıkesir’e hizmet etmiştir.
[1] Daha geniş bilgi için bk.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Karesi Meşahiri, Balıkesir: 1999, (haz. Mehmet
Sarı-Ahmet Karaman) s. 15.
[2] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Karesi
Vilâyeti Tarihçesi, (haz. Abdülmecit Mutaf), Balıkesir: (2000), s. 120.
[3] age., s. 120.
[4] Bk. Şemseddin Sami, Kamus’l
Âlâm, cilt:2, s. 1220.
[5] Uzunçarşılı, Karesi
Meşahiri, s. 15.
[6] Demek ki bu günahkâr ve
çok kabahatli olan Ali, Mehmet oğlu Ali’nin oğludur.
[7] Daha geniş bilgi için bk.
Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri (1899-1915), Sadeleştirenler:
A. Fikri Yavuz-İsmail Özen, c. 1, İstanbul: ?, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Karesi
Meşahiri,
[8] Uzunçarşılı, Karesi
Meşahiri, ss. 15-16.
[9] Muharrem Eren, Balıkesir
İl Müftüleri ve Tarihî Kitabeler, Balıkesir: 1990, s. 8.
[10] Uzunçarşılı, Karesi
Meşahiri, s. 16.
[11] Bk. Bursalı Mehmet Tahir,
Osmanlı Müellifleri, c. 1, s. 451.
[12] Uzunçarşılı, Karesi
Meşahiri, s. 16
[13] Kitab-ı Kâşife’nin
yukarıda sözü edilen fotokopisi Ali Şuurî Efendi’nin torunlarından Avni Kaya
Sağlıkçı Bey efendi tarafından bize lutf edildi. Eserin içeriği hakkındaki
bilgiler ise İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Karesi Meşahiri, Muharrem
Eren’in Balıkesir İl Müftüleri ve Tarihî Kitabeler başlıklı eserleri ile
Marmara Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Mücteba İlgürel’in Avni Kaya
Sağlıkçı’ya gönderdiği 25 Ocak 2001 tarihli mektuptan alınmıştır.
[14] Prof. Dr. Mücteba
İlgürel’in yukarıda tarihi belirtilen mektubundan alınmıştır.
[15] Vakfın çalışma şartları
için bk. Vakfiye
[16] Baltacıoğlu, Karesi
Meşahiri, s. 16.
[17] Muharrem Eren, Balıkesir
İl Müftüleri ve Tarihî Kitabeler, s. 13.
[18] Balcıoğlu, Tahir Harimî, Tarihte
Edremit Şehri, Balıkesir: 1937, s. 121.
Yorumlar
Yorum Gönder